9 Mart 2017 Perşembe

Uğultulu Tepeler - Emilie Bronte



Orijinal Ad: Wuthering Heights
Tür:  Klasik, Kurgu, Romantik
Yayınevi: Koridor Yayınları
Basım Yılı: 1847
Sayfa Sayısı: 850

Sevdiğin kişiyi 'Sen' kabullenmek ve bu büyük aşkın nefrete dönüşmesi.
İşte Uğultulu Tepeler sanırım bu demek.

Benim Uğultulu Tepeler ile tanışmam aslında yedinci sınıfa kadar dayanıyor. Evet, bir çoğumuz gibi bende Alacakaranlık sevdasına tutulmuşken duydum Uğultulu Tepeleri. İşte taa o zamandan aklımın bir köşesinde yer edinmişti. Her kitabın bir zamanı olduğunu düşündüğümden hiç bir zaman elim bu kitaba gitmedi. Sanırım İngiliz edebiyatı 'klasiği' olarak adlandırıldığı için olmalı. Bir çoğumuzun 'klasiklerden korkulur' bakış açısı ile büyütüldüğüne inanıyorum. Benimki de tam olarak bu korku olmasa da 'bana çok ağır gelir' ön yargısıydı. Kendimi bu sene hazır hissettim ve aldım Uğultulu Tepeleri. Aslında Koridor Yayınları'nın kumaş kapaklı baskıları da bu konuda etkili olmuş olabilir :)

Kitabın karakterlerini de bilmiyordum, konusunuda. Sadece romantik bir klasikti benim için. Arka kapak yazısını bile okumamıştım. Ilk beş bölümde olayı kim anlatıyor, kimi anlatıyor karmaşasında kayboldum. Ana karakterlerin kim olduğunu anlamadım. Neyse ki bu durum uzun sürmedi.

Uğultulu Tepeler'e yakın bir yer olan Grange'e kiracı olarak gelen Bay Lockwood, ev sahibi olan Heatcliff'in hikayesini, evin hizmetçisi olan Ellen Dean yani Nelly'den dinlemeye başlıyor.




Uğultulu Tepelerde Bay Earnshaw, iki çocuğu Catherine ve Hindley ile yaşamaktadır. Bay Earnshaw bir gün eve Heatcliff adında sokakta bulduğu bir çocuğu getirir ve ailenin yeni üyesi ilan eder. Böylece Heatcliff'in hikayesi başlar. Heatcliff'in karanlığı karşısında çoğu zaman dilim uçukladı. Ama O, bütün karanlığına karşı kalbini Catherine'e kaptırıyor ve büyüleyici bir aşka tutuluyorlar. Bu hissin, kitabı okumayanlara bir cümle alıntısı ile anlatılması mümkün olmasada Emilie Bronte, Catherine'in aşkını 'Ben Heatcliff'im' diyerek anlatmış. Onlar tek bir karakterler, Heatcliff'in içinde bir Catherine, Catherine'de de bir Heatcliff var.






Hikayemizin akışı böyle devam ediyor demek çok isterdim, ama olaylar büyük bir değişim geçiriyor. En önemli değişimde kitapta ki aşkta oluyor ve yavaş yavaş her şeyin nefrete dönüşmesine tanık oluyoruz. İşte bu da beni en çok etkileyen kısım oldu. Heatcliff'i bu yapan, kişiliğini bu hale getiren, aslında içinde olan bu nefret ateşinin iyice harlanmasını görmek beni çok etkiledi. Her karakterin mutlaka bir kırılma noktasında kötü olduğunu düşünmek bu kitapta bana biraz yalanmış gibi hissettirdi. Daha kitabın başlarında, Heatcliff'in küçüklüğünde bile içindeki kötülüğü hissediyorsunuz. Ama bu kötü karakter kelimelerle anlatılabilecek bir şeyden çok, hissedilebilecek bir şey bana göre.


- BURADAN SONRASI UYARIYA KADAR FAZLACA DETAY İÇERİYOR-

Kitaplardaki o romantik erkek kalıbına ya da aşık olunca kuzu kesilen kötü erkek kalıplarına ne çok alıştırılmışsak kitap boyunca Heatcliff'ten yana hep bir umudum oldu. Ve hep hayal kırıklığına uğradım.

Bu kadar kötü dedikten sonra şimdi kuracağım cümle saçma gelebilir ama, bence kitabın asıl kötü karakteri Heatcliff değildi. Bana göre Heatcliff'in kötülüğü bir seçim değildi, ama Nelly'ninki öyle. Karakterleri etkilemesine, düşüncelerine, cümlelerinin bir çoğuna sinir oldum. Olay akışlarını bile bir çok kez etkiledi. Ana karakterimizin hayatını etkileyen bir çok şeyde, aslında alakasız bir karakterin izlerinin olması ve hikayenin onun ağzından anlatılması da aslında kitabın bir diğer akıllıca özelliğiydi.

Kitabın başından beri özellikle Uğultulu Tepeler'de geçen sahnelerde melankolik bir hava hissediyordum. Kitabın ikinci kısmında bu hava Heatcliff'in ruh haliyle daha da arttı. İşte bu sahneler beni en çok etkileyenler oldu. Heatcliff'in hayatının sonları, Catherine'i kaybettikten sonra girdiği ruh hali, hele de o mezar sahneleri... 

Bir çok kitap kapağını kapadığımda hikayenin bitmediğini bilirim. Karakterler bir yerde, bir şekilde hayatlarına devam ediyordur ve hiç bir hikaye, hiç bir zaman gerçek anlamıyla bitmez. Ama bu kitapta ise bitti... Catherine'e, Heatcliff'e, Bay Lockwood'a, Nelly'e ne olduğunu düşünmedim. Sizin için hayatlarına tanık olduğunuz insanlar oluyorlar. Hayatları küçüklüklerinden başlıyor, sizi de yanlarına alıp hayatlarını yaşıyorlar ve bitiyor...

-DETAYLI KISIM BİTTİ-


Kitabı bitirince çok sevdiğim bir kitap edinmiş oldum bir çok duygu yaşadım. Umutlandım, hayal kırıklığına uğradım... Heatcliff'in hikayesini benim yüreğime dokundu. Emilie Bronte kitap boyunca size Heatcliff'mişsiniz gibi hissettiriyor.

Bu etkiler üzerimden çıkmadan hemen uyarlama filmlerine baktım ve 2009 yapımı olan iki bölümlü mini dizisini buldum. İzlediğimde kitap kadar etkilenmedim ama bir çok replik aynı kalmıştı ve merak ettiğim bir kaç sahneyi görme şansı yakalamış oldum. Kitabı okurken hissettiğim o melankolik havaya sahip olan bir çok sahne de gördüm.

Eğer ufacık bile olsa gözünüz klasiklerden korkuyorsa, korkunuzu yenin ve bence Uğultulu Tepelere bir şans verin, Heatcliff'in etkileyici hikayesine tanık olun.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder