2 Mart 2017 Perşembe

Kumral Ada Mavi Tuna - Buket Uzuner




Tür:  Roman
Yayınevi: Everest Yayınları
Basım Yılı: 1991
Sayfa Sayısı: 431
Goodreads Puanı: 4,03
Sizde de kitaplar derin etkiler bırakır mı bilmiyorum ama Kumral Ada Mavi Tuna beni şimdiye kadar en derinden etkileyen kitap oldu diyebilirim. Daha önce Buket Uzuner hiç okumadım ve ne yazık ki bu kitaba başlarken ön yargıma yenik düşüp, beni çok etkilemeyeceğini düşünmüştüm. Bu kadar yanıldığım ender anlardan birindeyim şuan. Bu kitabı hatırlamak,sayfalarına göz atmak, bir kaç satırını okumak bile kitap boyunca yaşadığım tüm hisleri uyandırıyor. Oturup ağlama isteğim, tebessümlerim, özlem çekişlerim, kıskançlıklarım ve diğer tüm o duygularım boğazımda düğümlü hâla.
Kumral Ada Mavi Tuna'yı, adını yazarken bile duygu karmaşasına sürükleyen bu kitabı sizlere biraz açıklamalıyım sanırım. Kitabımız Tuna'nın, yani asıl çocuk olamayan asıl çocuğumuzun, üzerinden iki ayrı boyutta ilerliyor. Şunu belirtmeliyim ki kişisel tercihim olarak normalde farklı boyutlara geçen kitaplardan hoşlanmam fakat burada geçişler o kadar akıllıca ve ustaca yapılmış ki beni rahatsız bile etmedi. Tuna; gözlüklü, orta boylu, siyah kıvırcık saçlı herkes gibi sıradan ve bütün sıradan insanlar gibi sıradışı, annesi ev hanımı, babası terzi olan hep abisinin gölgesinde kalmaya mahkum mavi gözlü bir çocuk ya da Ada'nın değişiyle 'Mabel'.
Kuzguncuk'taki mahallelerine, daha Tuna küçük bir çocukken, bir aile yerleşir, hem de ne aile! Sanatçı bir anne, oyuncu bir baba, şair bir dayıya sahip olan Prenses Ada'nın ailesi. Ve minik Ada ile Tuna tanışırlar. Artık Tuna için başka ihtimal yoktur bu küçük tanışma onun geleceğini tümden değiştirmiştir bile. Ve Tuna büyür aşkla, mutlulukla, acıyla, çaresizlikle, umutla ve unutularak büyür. Bu büyüme esnasında hayran kaldığı iki yegane insan, onun yaşamını ona sormadan tam da temelinden etkilemektedir. Ama ne olursa olsun Tuna da diğer tüm sıradan ve sıradışı insanlar gibi kabullenerek, yok sayarak, kızarak ve affederek büyümeye devam eder.
En nihayetinde evlenmiş, öğretmen olmuş yine siyah kıvırcık saçlı, orta boylu, gözlüklü, masmavi gözleri olan Tuna'dır ve hâla Ada'nın bir tanecik Mabel'idir. Ta ki o salı sabahına kadar! O salı sabahı her şey değişir halbuki ne kadar sıradan başlamıştır o sabahta. Ancak o salı sabahı başlamasından ölümüne korktuğu şeyden kaçamaz daha fazla Tuna. Artık vakti gelmiştir, kapısı çalınmıştır ve bundan hiç bir türlü kaçış mümkün değildir. Kuzguncuk'taki evinden apar topar alınır ve askere götürülür. Ülkede korkunç bir iç savaş çıkmıştır fakat Tuna  buna inanmaz ya da doğrusu inanmak istemez. O bunun bir kabus olduğuna inanmaktadır, defalarca dener bu kabustan uyanmayı. Üstelik hayatını adadığı kadın suçlanarak hapse atılacakken onu kurtarabilecek tek kişinin kendisi olduğunu bilerek defalarca dener. Fakat iç savaş hem ülke için hem de Tuna için tüm yıkıcılığı ile devam etmektedir.Tüm bunlar olurken Tuna'nın annesi ise oğlunun bir ambulans ile evden götürüldüğünü anlatmaktadır.
Sonuna gelip bitmesinin hüznüyle kitabı kapattığım da Buket Uzuner'e hayran kaldım ve sadece şunu düşündüm "nasıl böyle bir kitap yazabildi?" Nasıl bir sabır, nasıl bir duygu birikimi ve çalışmayla harmanladı da ortaya Kumral Ada Mavi Tuna çıktı inanın bilmiyorum.Bildiğim tek şey kitabı elime almanın bile yüzüme hüzünlü bir mutluluk oturttuğu.
En güzeli de ne biliyor musunuz? Kelimeler aklımda bile değil ama sahneler ve benim o sahneleri yaşarken hissettiğim duygular hala burada benimle birlikteler. Yaşayacağınız bireysel ve toplumsal iç savaşa kendinizi hazırlamanızı tavsiye ederim, çünkü bu kitapta belki de kendiniz ile en büyük kavganızı vereceksiniz. İç savaşın bitmesi, kabuslardan uyanmanız ve biran önce sağlığınıza kavuşmanız dileğiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder