27 Şubat 2017 Pazartesi

Brüksel Gezi Rehber



Şimdi sıra Brüksel'de. Her şeyden önce şunu söylemeliyim ki Brugge gibi masalsı bir şehirden sonra Brüksel'e geçmek ister istemez bende ikisini kıyaslama isteği ortaya çıkardı. Fakat size tavsiyem bunu yapmayın çünkü ne Brugge'un masalsılığı Brüksel'de bulunuyor, ne de Brüksel'in o canlı havası Brugge'da. Brugge'un sakinliği kadar Brüksel'in canlılığı çarpıyor insanı aslında.





Biz Brüksel'e Grand Place'den başladık. Oldukça göz alıcı bir meydandı burası ve dört bir tarafı tarihi binalarla çevrilmiş bu meydana daha ilk adımımı attığımda söylediğim söz 'çok güzel' oldu. Baktım ve hayran kaldım. Özellikle hava biraz karardığında ve meydanın ışıkları yandığında, çok meşhur waffle'ını veya kızarmış patatesini meydanın kenarında oturup yemek çok ayrı bir keyifti. Tabi ki, dünyanın en güzel meydanlarından biri olan Grand Place Meydanı da UNESCO Dünya Mirasları Listesi'nde bulunmakta. Hotel de Villa ve Brüksel Müzesi ise meydanın en güzel yapılarından. 









Brüksel'in bu güzel meydanından sonra en meşhur ikinci şeyi meydana çok yakın olan Manneken Pis (İşeyen Çocuk) heykeliymiş. Gittik gördük ve bol bol güldük. Bu heykelin iki ayrı hikayesi var. Birinci hikayemiz şöyle; bir çocuk ortalıktan kaybolur ve kim var kim yoksa onu aramaya koyulur sonunda çocuk bulunduğunda ise işemektedir. İkinci hikaye ise, benim favorim, bir savaş sonucu çok büyük bir yangın çıkar ve çocuk işeyerek yangını söndürür ve savaşı durur. :) 


Efsaneleri bir kenara bırakırsak, bu heykelin küçük ve bana göre biraz anlamsız oluşunun yanında, dünyada önemi büyük. En az 5-6 kez çalınmış bir heykelden söz ediyoruz. Hatta muhtemelen göreceğiniz heykelde aslı değil, fakat yine de oraya kadar gitmişken görmeden dönmeyin derim. 




     

Yukarıda gördüğünüz waffle dükkanı bana tavsiye edilen bir dükkandı fakat bu sokağın tamamı 1£ 'a waffle satan dükkanlarla dolu, istediğinize girebilirsiniz. Brüksel'in waffle'ı biraz daha farklı kocaman delikler ve üzerine konan Nutella ve dondurmasıyla meşhur, fakat ben oraya ait bir sos denemek istedim. Adı hakkında hiçbir fikrim yok fakat fotoğrafını çektim. Tadı ise yer fıstığı ile tahin pekmez karışımı gibi bir şeydi :) 

Kızarmış patatesini ise sokaklarda rahatlıkla bulabilirsiniz oraya özel olmasının nedeni ise üzerine soğan, ketçap ve mayonez koymaları yani kalorilere hazır olun :) 


Mekan olarak dönmeden uğramanız gereken yer ise kesinlikle Delirium. Barın adının beni etkileyişinin yanında içtiğim ünlü birasının da harika olduğunu söylemeliyim. %8.5 alkol oranıyla en yüksek orana sahip biralardan, ama içimi de bir o kadar rahat. Deneyecek vakitiniz yoksa bile Brüksel'den dönmeden 1 şişe kendinize alabilirsiniz pişman olmayacağınıza eminim :) 



Size anlatmaya ve göstermeye çalıştığım her yeri mutlaka görmenizi tavsiye ederim fakat tabi ki Brüksel'de de müzelere gidebilir, borsanın çıkış noktası olan Brüssel Exchange Stock'u görebilir, bataklık üzerine inşa edilmiş Belçika'nın başkentini dilediğiniz gibi gezebilirsiniz. 

Beni kendine hayran bırakan bu şehrin parıltısını kendi adımlarınızla keşfetmeniz dileğiyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder